Dünyanın en önemli kentleri arasında bulunan İstanbul’un tarihi incelendiğinde milattan önceki yıllara kadar gittiği ve birçok medeniyete ev sahipliği yaptığı görülmektedir. Milattan önce 638 yılında Byzas isimli bir kralın göçü sonucunda şuanda Sarayburnu olarak bilinen yere gelmesi ve buraya yerleşmeye karar vermesiyle birlikte şehir kurulmaya başlamaktadır. Bilinen en eski olay bu olmasına rağmen tarihçiler çok daha eski zamanlarda kurulmuş olduğunu düşünmektedir ve buna yönelik araştırmalarını sürdürmektedirler. Şehir Byzas isimli kral tarafından kurulmaya başlandığı için ilk zamanlarda ismine Byzantion denilmiştir. Fakat daha sonraki süreçte birçok devlete başkentlik yapacak olan bu şehir çok farklı isimler alacaktır.
İstanbul kurulduktan sonra şehir gelişmeye başlamış ve insanların ilgisini çekmiştir. Bunun en büyük nedeni olarak konumu ve şehrin güzelliği gösterilmektedir. Şehrin bu güzelliği dönemin en büyük imparatorluklarından olan Roma İmparatorluğunun da dikkatini çekmiştir. 324 yılında şehrin yeniden imar edilmesi için mimarlarına talimat veren Roma kralı buraya Hipodrom, Büyük Saray, Konstantin Forumu gibi dev eserlerin yapılmasını sağlamıştır. Şehrin duvarlarının da genişletilmesiyle 330 yılında açılmıştır. İlk açılışında “Yeni Roma” ismi kullanılmıştır. Fakat şehrin açılmasının ardından Roma İmparatorluğunun krallarından olan Theodosis’in ölümü ile birlikte devlet ikiye ayrılmıştır. Doğu ve Batı Roma İmparatorluğu olarak iki devlete dönüşmüştür. Batı Roma İmparatorluğu kısa bir süre sonra yıkılırken geriye sadece Doğu Roma İmparatorluğu kalmıştır.
Doğu Roma İmparatorluğunun bilinen diğer ismi Bizans İmparatorluğu olup söz konusu isim şehrin ilk ismi olan Byzantion’dan gelmektedir. İstanbul’a da o zamanlar Konstantinopolis denilmekteydi. İmparatorluğun başkenti olarak uzun yıllar kalan bu şehre birçok tarihi yapı Bizans İmparatorluğu döneminde yapılmıştır. Şehrin en büyük kilisesi olan Ayasofya, imparatorluk krallarından olan Justinianus tarafından yaptırılmıştır. Justinianus döneminde imparatorluk çok büyüse de doğuda Türkler ile komşu olunmasının ardından toprak kaybetmeye başlamıştır. Bu sürece kadar İstanbul birçok ülke tarafından fethedilmek istenmiş fakat büyük surları aşmayı hiçbir devlet başaramamıştır. Doğuda Selçuklular ile olan komşuluk Bizans İmparatorluğunu zor durumda bırakmaya başlamış ve 1200’lü yıllarda haçlı seferleri düzenlenmeye başlamıştır.
Selçuklu Devleti üzerine düzenlenen Haçlı seferlerinin dördüncüsünde Latinler tarafından şehir bir süre işgal edilmiştir. 1204 yılında başlayan bu işgal 1261 yılına kadar sürmüş ve daha sonra Latinler şehri terk ederek Bizans’a tekrar bıraksalar da devlet artık çöküş dönemine girmiştir. Doğuda Osmanlı Devletinin kurulması Bizans için sonun başlangıcı olurken İstanbul için ise çok daha farklı bir tarihin başlangıcı olacaktır. Osmanlı Devleti padişahlarının en büyük hayali bu şehri almak olmuş ve bunun için çok sayıda sefer düzenlemişlerdir. Düzenlenen seferlerin hiçbirisi başarılı olamamıştır. Fakat II. Murat’ın vefat ederek tahta II. Mehmet’in geçmesiyle birlikte İstanbul’un fethine bir adım daha yaklaşılmıştır.
Şehrin etrafındaki bütün yerlerin alınması ve boğazın her iki yakasına hisarların yapılması ile birlikte 1453 yılında şehir bir kez daha kuşatılmıştır. Dönemin en büyük toplar tarafından dövülen surlar daha fazla dayanamamış ve şehir Osmanlı Devletine geçerek İstanbul adını almıştır. Bu isim hemen alınmamış ve bir süre Konstantiniyye ismi kullanılmış daha sonra ise şehrin ilk kuruluş isimlerinden olan Stanpoli değiştirilerek İstanbul olmuştur. Osmanlı Devleti şehrin en büyük kilisesi olan Ayasofya’yı cami yapmış diğer kiliselere dokunmamıştır. Osmanlılar tarafından şehre birçok camii, köprü gibi eserler yapılmıştır. Dünyanın en güzel şehirlerinden birisi olan İstanbul, Osmanlı Devletine uzun yıllar başkentlik yapmıştır. Şimdi ise Türkiye Cumhuriyeti devletinin en önemli kenti konumundadır.